Sayın Editör;
Çocuk ve ergenlerdeki ruhsal bozuklukların değerlendirilebilmesi için tarama testleri yaygın olarak kullanılmaktadır.1 Tarama testlerinin psikopatoloji varlığını değerlendirme gücü duyarlılık (“sensitivity”; psikopatolojisi olan ve tarama testi ile tanının doğru olarak saptanabildiği olguların oranı), özgünlük (“specificity”, psikopatolojisi olmayan ve tarama testi ile doğru olarak tanının olmadığı bildirilen olguların oranı), bozukluğun yaygınlığından da etkilenen pozitif ve negatif yordayıcılık değerleri (sırasıyla gerçek pozitif ve negatif olguların oranları) ile belirlenmektedir.2 Elde edilen değerlere göre de testlerin kesim puanları belirlenmektedir. Bayes çıkarsamalı istatistik yöntemi ise; tanısal tarama testlerinin değerlendirilmesi için yakın dönemde kullanılmaya başlanmış bir yöntemdir.3 Bu yöntemde bozukluk prevalansı; bir olguda bozukluğun varlığı için başlangıç olasılığı (P0) olarak kabul edilmekte ve test sonucunda bu olasılık güncellenmektedir (P1). Pozitif olabilirlik oranı da bir bireyin tarama testinde pozitif çıkması ve bozukluk tanısını alması olasılığının, bireyin tarama testinde pozitif çıkması ancak bozukluk tanısını almaması olasılığına bölünmesi ile elde edilmektedir ve Bayes yöntemi ile ilişkilidir.2,3
Bu çalışmada ülkemizde orijinal olarak geliştirilen veya diğer kültürlerden çevrilerek geçerlik ve güvenirlikleri kanıtlanmış olan yedi depresyon tarama ölçeğinin çocuk ve ergen depresif bozuklukları için özgünlük, duyarlılık, pozitif ve negatif yordayıcılık, eğri altında kalan alan ve pozitif olabilirlik oranı değerleri çocuk ve ergen depresyonu için hesaplanarak sunulmuştur (Tablo 1). Çocuklarda depresyon yaygınlığı için %3,0, ergenlerdeki yaygınlık için %10,0 P0 değerleri olarak alınmıştır.4,5 Çalışmada değerlendirilen ölçeklerin kaynakları ek materyal içerisinde belirtilmiştir.
Analiz sonuçları değerlendirildiğinde; çocuklarda depresyon için en yüksek duyarlılığa revize edilmiş çocuk anksiyete ve depresyon ölçeğinde [(REÇADÖ), %80,0], en yüksek özgünlüğe ise çocuk depresyon ölçeğinde [(ÇDÖ), %87,5] erişilebildiği, pozitif olabilirlik oranı ve pozitif yordayıcılığı en yüksek ölçeğin yine REÇADÖ olduğu görülmektedir. Dolayısıyla amaç tanıyı dışlamak olduğunda ÇDÖ’nün, tanı koymak olduğunda ise REÇADÖ’nün kullanılması uygun olabilir. Diğer yandan ergenlerde depresyon için en yüksek duyarlılığa birinci basamak için Beck Depresyon Tarama Ölçeği [(BDÖ-BB), %100,0] ve Boratav Depresyon Tarama Ölçeği [(BORDEPTA), %98,0] ölçekleri, en yüksek özgünlüğe ise BDÖ-BB (%100,0), BORDEPTA (%82,0) ve centre for epidemiologic studies depression scale (CES-D), (%81,0) ölçekleri erişmektedir. Pozitif yordayıcılığı en yüksek ölçekler yine BDÖ-BB ve BORDEPTA iken, pozitif olabilirlik oranı en yüksek ölçeklerin BORDEPTA, CES-D ve QIDS-SR-16 (quick inventory of depressive symptomatology-self-report) (sırasıyla; 5,4, 4,7 ve 4,0) olduğu görülmüştür. Dolayısıyla ergen örneklemlerde hem tanıyı koymak hem de dışlamak için BDÖ-BB kullanımı uygun olabilir.
Psikiyatrik ölçekler gerek klinik alanda gerekse bilimsel araştırmalarda oldukça önemli bir yere sahiptir. Ruh sağlığının değerlendirilmesinde ölçekler tarama, tanı koyma, ruhsal sorunun şiddetinin ve tedaviye verilen yanıtın değerlendirilmesi gibi farklı amaçlarla kullanılabilmektedir. Doğru bir değerlendirme için amaca en uygun ölçeğin seçilmesi önemlidir. Analiz sonuçlarımız çocuklarda kullanılan depresyon tarama ölçeklerinden tanı koymada en etkili ölçeğin REÇADÖ, tanıyı dışlamada ise ÇDÖ olabileceğini; ergenlerde ise hem tanı koymada hem de tanıyı dışlamada en etkili ölçeğin BDÖ-BB olabileceğini göstermektedir.
Bulgularımız, kısıtlılıkları ile birlikte değerlendirilmelidir. İlk olarak çalışmamız, kontroller ve tanı alan olgularla ilgili bilgi verilen ölçeklerle sınırlıdır. İkinci olarak çalışmamız Türkiye Ölçme Araçları Dizini’nden (https://toad.halileksi.net/) erişilebilen ölçeklerle sınırlıdır. ULAKBİM, YÖK tez veri tabanı, Türk Psikiyatri Dizini gibi veri tabanlarının da taranması ile bulgularımızın zenginleşebileceği söylenebilir. Üçüncü olarak, analizimizde sadece P0 değerinden faydalanılarak P1 değeri hesaplanmıştır. Ancak ölçeklerin çok basamaklı bir şekilde kombine edilmesi ile bozukluk olasılığının artırılabileceği de göz önüne alınmalıdır (P2, P3 gibi). Yine de çalışmamız, çocuk ve ergen psikiyatrisinde depresif spektrum bozuklukları tanısında kullanılabilecek bir grup ölçek için duyarlık ve özgünlük dışında pozitif ve negatif yordayıcılık değerleri ve pozitif olabilirlik oranlarının da Bayesci yönteme göre hesaplanarak sunulduğu ilk çalışmadır ve sonuçların alan yazına katkıda bulunabileceği düşünülmektedir.